ASİYE’nin Derdi Ne?
20.02.2023

ASİYE’nin Derdi Ne?

Çocuklara kitap okutmak isteyince ilk refleksimiz pürüzsüz, kusursuz, tornadan çıkmış gibi düzgün karakterleri olan kitaplar seçmek oluyor. Sabah uyanır uyanmaz yüzünü yıkayıp dişini fırçalayan, kahvaltısını büyük iştahla yapan, bütün gün gülümseyen, her sözü dinleyen, sorgulamayan, asla ama asla yaramazlık yapmayan, hep itaat eden, annesine babasına yardım eden karakterleri okutursak çocuklarımıza vatana millete hayırlı evlat yetiştirmiş oluruz sanıyoruz.

Korkak, aklına gelenleri soramayan, düzene uymak için kendinden ödün veren bir çocuk olmalarını teşvik ediyoruz hâlbuki böyle yaparak. Uzay mekiği yapmayı hayal ederken toplumun kendilerine uygun gördüğü mesleklere sahip olmayı daha doğru bulan çocuklara dönüşüyorlar. Böylece işini mutsuz mutsuz yapan, somurtkan çalışanlar yetiştiriyoruz geleceğe. İşin kötüsü onları sindiren, içlerindeki enerjiyi sömüren o didaktik kitaplar yüzünden kitaplardan nefret ediyorlar. 

Oysa biz nasıl aşık olduğumuzda içimizdeki aşkı tarif eden kitapları okumak istiyorsak, çocuklar da içlerindeki coşkuyu, haylazlığı, enerjiyi tarif eden, yaşayan karakterler okumak istiyor. Kendi ruhlarını içinde görmedikleri kitapları sevmiyorlar. Elbette eğitim kitaplarının ayrı bir yeri var çocuğun gelişiminde. Fakat bir sanat türü olan çocuk edebiyatının derdi terbiye etmek, düzeltmek, öğütler vermek değil. Bir çocuk edebiyatı eseri sınırları aşmayı, hayallerin gerçekleşebileceğine inandırmayı, duyguları keşfetmeyi, ufuk açmayı dert edinir. Bir yetişkinin okuduğu şiirden, romandan, öyküden beklentisi neyse, çocuğunki de odur aslında: Kendine dair o ana kadar görmediği bir şeyi keşfetmek, lezzet almak, bir dönüşüm veya açılım yaşamak.

Dünya çocuk edebiyatının en güzel karakterleri çok soru soran, coşkulu, düzene uymayı reddeden, cin fikirli, cesur çocuklardır. Peter Pan, Küçük Prens, Momo, Matilda… Hepsi dünyanın her yerinden milyonlarca çocuğun okuyup ilham aldığı karakterler. Asiye de bizim Matilda’mız. İçi içine sığmayan, okuldan çok sıkılan, devamlı kendine eğlenecek bir şeyler arayan, ona kaba davranan büyüklerine karşı acımasızlaşan haylaz, muzip ama özünde çok iyi bir ortaokul çocuğu Asiye. Kovun Beni Bu Okuldan ve Offf Çok Sıkıldım kitaplarının ikisinde de ona yaramazlıkları yaptıran ikide birde aklına giren babaannesi Sürmeneli Deli Asiye. 

Asiye’yi uslu, örnek bir çocuk olarak tarif edemeyiz. Çocukların çoğunu da böyle tarif edemeyiz zaten. Çocuk olmanın en güzel tarafı da budur zaten, çocukluk her şey için şahane bir kılıftır. Hayatı anlamaya, duyguları keşfetmeye, insan olmayı idrak etmeye yarayan bu şahane dönemde türlü hatalar yaparak kendimiz oluruz. Asiye de bunu yapıyor. Her iki kitapta da kendine dair bir şeyi keşfediyor ve kimliğini tamamlıyor. Onu okuyan okuyucusu da onun tecrübesine eşlik ederken hayatında o ana kadar görmediği bir gerçekle yüzleşiyor. Aynı kendi gibi kusurlu, mükemmel olmayan bir karakterle birlikte kendini tanıyor, kendine gülüyor ve üzülüyor. Dışarıdan hayatını gözlemleyerek karakterinin pürüzleriyle tanışıyor. Eğer kendinde düzeltmek istediği bir hal varsa bunu ezbere değil, üzerinde düşünerek, kendi yolunu keşfederek gerçekleştiriyor. Kitabı okuyacak yetişkinler içinse ergenlik döneminin iç sesini duymamızı sağlıyor. Belki de kendi ergenliklerimizle yüzleştiriyor. Bu da az şey değil.

Yazan: Aslıhan Bulut

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.